Konu ile alakalı daha kapsamlı bilgi almak için İletişim →

Blog Yazılarımız

TASAVVUF

Blog Yazılarımız

Tasavvuf,” DIŞARDA HİÇBİR ŞEY YOK” derken evrendeki her şeyin iç içe olduğunu, aynı gerçeğin farklı halleri olduğunu söyler. Bilgiyi iç gözlem yoluyla, zikir (meditasyon) sırrıyla elde ederler. İnsanın kendi içine bakması aydınlanma yolunun başlangıcıdır. Yaradan ile yaratılan aynı olduğunu anlama yolculuğudur.

An ’da olmanın sırrıdır. Kalbi kötü düşüncelerden temizlemek, arındırmak ve sevgiyle beslemektir. Teslimiyet olmadan tasavvufu anlamak mümkün değildir. Hissettiklerimizle, yaptıklarımız arasındaki fark bizim ana yakınlığımızı ve enerjimizi belirler.

Ân ile zaman ilişkisi bizim algılama kapasitemize bağlıdır. Ân süreklidir, zaman ise; o sürekli olan ândan bizim anlayabildiğimiz kadarıdır. Anlayabilmemiz de ana yakın olmamızla ilgilidir. Ana yakın olan insanların anlama kapasiteleri artar, An dan uzaklaşan insanların ise anlama kapasiteleri azalır.

İnsanı bir ayağı an ’da, bir ayağı zamanda olan pergele benzetmek mümkündür. Bu pergelin dönüşü, sema etmeye çok benzer. Sema ederken sağ el yukarıya doğru, sol el ise yere doğrudur. Makro kozmos ile mikro kozmos arasında bir iletken olmanın tezahürüdür

İLİM İLİM BİLMEKTİR

İLİM KENDİN BİLMEKTİR

SEN KENDİNİ BİLMMEZSİN

YA NİCE OKUMAKTIR.

(YUNUS EMRE)

“ADEM ALEM İ ÇİNDE, ALEM ADEM İÇİNDEDİR.”

(HACI BEKTAŞİ VELİ)

(MAKRO KOZMOS : EVREN MİKRO KOZMOS :İNSAN GÖRDÜĞÜNE İNANMA’ derken, göz ile görülenin bizi yanıltabileceğine işaret eder. (Dışgözlem )

“YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL”

“KARDEŞİM SEN DÜŞÜNCEDEN İBARETSİN, GERİYE KALAN ET VE KEMİKSİN.”

“GÜL DÜŞÜNÜRSEN, GÜLİSTAN OLURSUN.DİKEN DÜŞÜNÜRSEN DİKENLİK OLURSUN.”

(MEVLÂNA)

“EY İNSAN, SENDE ALEMLER GİZLİDİR.” (HZ. ALİ)

“KENDİNİ TANI, O ZAMAN BAŞKALARINI VE EVRENİ TANIYACAKSIN” (SOKRAT)

TASAVVUF VE NEY

M.Ö. 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan ney, günümüzde tasavvuf müziğinin bir simgesi haline gelmiştir. Bir müzik aleti için kullanılan çalmak yerine, ney için üflemek tabiri kullanılmasının mecazi bir anlamı vardır. İslam’da Allah’ın insanı yaratırken kendi nefesinden (ruhundan) üflemiş olması, Ney’i farklı kılar. (Hicri suresi/29).
Mevlâna’nın eseri Mesnevi ilk 18 beytinde Ney’den bahseder sonraki 6 cildinde de bunu açıklar. Burada ney sembolü altından bir dünya görüşü ve bir medeniyet anlatılır. Neyzen olmakla bu dünya görüşünü öğrenmeye de talip olmak da ilişkilendirilmektedir.

Dinle neyden, zira, o bir şeyler anlatmada, ayrılıklardan şikâyet etmededir. Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıklarından beri iniltim, kadın ve erkek herkesi ağlattı.

Ayrılık, bağrımı parça parça eylesin, ta ki aşk derdini anlatabileyim.
Her kim aslından uzak ve ayrı olursa o, kavuşma zamanını bekler durur.
Ben ki her meclisin ağlayanı, iyilerin de kötülerin de arkadaşıyım.
Herkes kendi zannınca bana dost olur, sohbetimden bir şeyler öğrenmek ister
Gerçi sırrım, feryadımdan uzak değil, lakin, her göz ve kulakta bunu sezecek nur yok
Can ve ten birbirinden gizli değildir. Fakat canı görmeye izin yoktur.
Ney’in sadası ateş oldu, onu hava sanma.
Kimde bu ateş yoksa yazıklar ona

Ney’in tesiri aşk ateşinden; şaraptaki hal, aşk coşkunluğundandır.
Ney, sevgiliden ayrılmışa dert ortağı oldu.

Kavuşmaya mani olan perdeleri parçaladı.
Ney gibi bir zehir ve panzehir, ney gibi bir dost ve aşık olamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir